Feeds:
Posts
Comments

Archive for August 22nd, 2011

aslında Adana işi. Binnaz yapardı, kuşbaşı kuzu eti, bol domates, dağ gibi sarımsak ile. ismi var mı, varsa nedir bilemiyorum. benim için, domatesli yahni.


canım mı çekti ne, mönüyü yaparken aklıma düştü. ama malum kuzu kazık, başka bir çözüm lazım. geçen gün yaptığımız patlıcanlı şiş köfte de şahaneydi. tavukları en kalın aynadan çekmiştik. satır kıyması havasında diş diş bir köfte olmuştu. yine öyle yaptık, ama bu sefer top köfteler yuvarladık. odun fırınında yarı pişirdik. sonra da tepsilere bol domates, bol diş sarımsak, bol da taze nane atıp, tekrar fırınladık. hiç su koymadık, kendi suyunu saldı, şiir gibi oldu. yanında pilav. bir de cacık. tam yaz yemeği oldu.

diyorum ya, yaz gelince yemek zevklerim alaturkaya kayıyor. karnıyarık-pilav, bamya-pilav, barbunya-pilav. yanlarına da cacık. yada barbunya-pilav durumunda çoban salata. bunu da yanında cacıkla yemeli.

Read Full Post »

ilik gibi oldu.

hani şu ‘İstanbul usulü imambayıldı‘nın cinsinden ilik gibi. hiç susuz, yağına kalmış, usul usul pişmiş, domatesler yağın rengini boyamış, çatalın ucunda-dilin üstünde eriyen cinsinden.


geçen gün bir dergi için çekime geldiler. konuları Provence’mış, böyle bir dosya hazırlıyorlarmış. benden de Provence yemekleri istemişlerdi. yaptıklarımdan biri de ratatouille oldu. ne de olsa Provence diyince, şiddetle tipik. neyse, yaptık, fotoğrafını çektik; ama benim de aklıma takıldı, şöyle-bir-kendime-pişirsem diye. hafta sonu, aynen, öyle yaptım.

benimki pek de klasik Fransız gibi olmadı. zaten olsa şaşardım. illa kafama göre yapacağım. bir kere de elalemin klasiğine sadık kal. yok ama olmaz, incilerim dökülür sonra.

ben de, incilerim dökülmesin diye, kendime göre yaptım. mesela, içine biber koymadım. patlıcanlara bakır tencerede hafiften renk verdim. kenara aldım. soğanlara ve kabaklara da aynı muameleyi yaptım. tabii ayrı ayrı. sonra aynı tencerenin ortasına halka doğradığım domatesleri koydum, çepeçevre kabak ve patlıcanları dizdim. ortaya da soğan halkalarını. hepsinin üstüne sarımsak, deniz tuzu, değirmen karabiber ve evde o zahterimsi kekiklerden vardı, onlardan.

hiç su koymadan, altını mum gibi yakıp, kapağını kapadım. yaklaşık 15 dakika. sonra tekrar zeytinyağı. bir 10 dakika daha. Fransız sıcak ye diyor, ben de öyle yaptım, yana yana yedim. yanına da gayet alaturka bir cacık, şöyle sarımsaklısından. bir dilim de Defne’nin getirdiği Karaburun ekmeğinden, kızarmış.

ben sıcak yedim, ama, Fransızlar’da adet değil, soğuk, yani oda sıcaklığında da, süper olacaktır. al sana zeytinyağlı. hep derim ya, yemek bir coğrafya meselesidir.

Read Full Post »